Peygamber Efendimiz ﷺ gerçekten eşyalarına isim verdi mi?

Peygamber Efendimiz ﷺ’in Sahab (Bulut) adını verdiği bir sarığı vardı. Başta bu bizi şaşırtabilir, çünkü genellikle isim vermeyi yalnızca insanlar için düşünürüz. Ancak Peygamber ﷺ hayvanlara ve hatta günümüzde cansız veya eşya olarak düşündüğümüz şeylere de isim vermiştir.

Örneğin, bindiği eşeğe Duldul, misvakını kirden korumak için koyduğu küçük kutuya Riyan adını vermiştir. Ayrıca atına, eğerine, asasına ve hatta yediği kâseye — ki buna Sudeirah demiştir — abdest aldığı testiye de Mihdab adını vermiştir. Kılıçlarından bazıları ise Dhul-Fiqar, Al-Ma’thur ve Ar-Rasub olarak adlandırılmıştır.

Tarihçiler, o dönemde Araplar arasında eşyaya isim vermenin yaygın bir uygulama olduğunu belirtir. Bir araca, hediyeye veya hayvana isim vermek, o nesnenin hayatımızdaki değerini ve yerini yansıtır. Bu, Peygamber ﷺ’in bize öğrettiği şeye tamamen uygundur — Allah’a şükrü ve tevazuyu her nimete karşı hissetmek.

Yeni bir elbise aldığında, Peygamber ﷺ bizlere şunu söylemeyi öğretmiştir:

“Bana bu elbiseyi, kendi gücüm ve kudretim olmadan sağlayan Allah’a hamdolsun.”
ve
“Hayatımda üzerimi süslemek, çıplaklığımı örtmek ve başkalarına muhtaç olmadan kullanmam için bana verdiği her şey için Allah’a hamdolsun.”

Ayrıca onun bir alışkanlığı olarak, yeni bir giysi aldığında eski giysisini sadaka olarak vermesi de bulunmaktaydı. Bu yolla İslam, Allah’ın nimetlerine karşı derin bir şükran duygusu hissetmemizi, kalplerimizi kibirden ve nankörlükten korumamızı öğretir — tıpkı “Bana sadece sahip olduğum bilgi yüzünden verildi” diyen iki bahçeli adam gibi.

Her nimet, sadece iyilik yapmamıza yardımcı olması için verilen bir araçtır — Allah’ın buyurduğu gibi: “Ey Davud ailesi, şükrü ile çalışın.” Ayrıca sahip olduklarımızı bilgelik ve ölçülülükle kullanmamız, israf etmekten kaçınmamız öğütlenmiştir.

Bu, hepimize eşyalarımızla ilişkimizi yeniden gözden geçirme çağrısıdır — onları sorumluluk ve saygıyla kullanmak, Rahmet Elçisi Peygamber ﷺ’in örneğini takip etmek.

Bazı araştırmacılar, örneğin Yunus Emre, bu peygamberî davranışı sadakat ve nezaketin zirvesi olarak görmüştür — tüketim çılgınlığını ve işlevini tamamlayan eşyaların göz ardı edilmesini pratik bir şekilde reddetme. Bu, günümüz Müslümanlarının özellikle her şeyin hızla değiştiği ve nimetlerin takdir edilmeksizin israf edildiği bir çağda üzerinde düşünmesi gereken bir davranıştır.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Alışveriş Sepeti
Scroll to Top